Yasemin Güler
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Bursa
  4. PKK Silah bıraktı, ya diğerleri?

PKK Silah bıraktı, ya diğerleri?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Dile kolay tam 47 yıl…

Resmen 1978 yılında kurulan PKK, 12 Mayıs 2025’te kendini feshetti…

Gençliğimizde ve halen Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içinde yaşayan tüm vatandaşların eşit hak ve özgürlüklere sahip olmasından, kardeşçe bir yaşamdan yana duran bendeniz, Öcalan davasını takip eden gazetecilerden biri olma şansını da yakaladım. 

Şimdilerde pek kimsenin hatırlamak istemediği görüntüleri şöyle bir gözünüzde canlandırıp sizi biraz rahatsız etmek için kısaca anımsayalım; Abdullah Öcalan, 15 Şubat 1999’da siyasi sığınma talebinde bulunduğu Hollanda’ya gitmek üzere Lazaros Mavros adına düzenlenmiş bir Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportuyla Kenyalı yetkililerin gözetiminde büyükelçilikten ayrılıp Nairobi Havalimanı’na götürüldü ve Kenya’da yakalandı. 

Ülkede o dönem esen rüzgarı size nasıl tarif etsem bilemiyorum…

Bir yanda terörün sona erdiğine ilişkin umutlar yeşerirken, diğer yanda şehit ve gazi yakınları muhakkak adaletin sağlanması gerekçesiyle aşındırdı Mudanya ve Gemlik limanından İmralı adasına gidiş yollarını…

Özellikle Mudanya’da konumlanan şehit yakınlarını ve İmralı’daki dava sürecini takip etmek üzere adaya gidenleri izlemek üzere yaptığımız haber takibi aylar sürdü. 

Bir anda ulusal basının merkezi Bursa oldu. Dönemin en ünlü habercileri aylarca Bursa’da konakladı ve bizimle birlikte haber takibi yaptı…

Öcalan yakalandı, fakat umulduğu gibi terörün sonunu getirmedi bu durum. Tabiat boşluk kabul etmedi, Öcalan’dan boşalan koltuk dolduruldu, ülkede yeniden korku ikliminin hakim olması uzun sürmedi anlayacağınız. 

Gelgitli, ancak asla kardeşliğe yakın olmayan dönemlerden geçti ülke. Türk’üyle, Kürt’üyle evlatlar öldü, ölüm hep gariban evlerine ateş düşürdü. Aslında herkes kendi halkını savunuyordu, oysa savunulan halklar aynı topraklarda yaşıyordu. Hasılı kelam, kardeşçe el ele tutuşmanın çok da zor olmaması gereken haller çok zorlaştırıldı…

İyi şeyler de denendi…

Dönemin HDP Genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın yumuşattığı siyasi iklimde bir ‘Çözüm Süreci’ yürütülmeye çalışıldı. Ne yazık ki, tahmin ettiğim gibi sonu hüsran oldu…

Benim yorumumla, büyük abiler iki kardeş halkın barışmasına daha hazır değildi…

Geldiğimiz noktada MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024 tarihinde DEM Partililerle tokalaşması ile bu kez ‘Terörsüz Türkiye Süreci’ başladı. Bahçeli Partisi’nin, 8 Ekim 2024’teki grup toplantısında Bakırhan ile el sıkışmasına ilişkin, “DEM’e uzattığım el ‘Türkiye partisi olun’ teklifidir. Uzattığım el ‘Gelin teröre cephe alın’ temenni ve teklifidir” dedi.

22 Ekim 2024’teki MHP grup toplantısında ise “Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün bittiğini, örgütün lağvedildiğini ilan etsin” sözleri duyuldu Devlet Bahçeli’nin ağzından…

Sürecin bundan sonraki bir yıl içerisinde hatırlarda kalan en önemli iki dönemecinden biri şehit ve gazi yakınlarının konuya ilişkin görüşlerini açıkladığı günlerdi, diğeri ise yine MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin PKK Terör Örgütü Lideri Abdullah Öcalan için ‘Kurucu önder’ demesiydi

Bir yılın sonunda bir basın toplantısı düzenleyen MHP Genel Sekreteri ve Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman; ‘Terörsüz Türkiye taviz süreci değildir’ diyerek başladığı konuşmasında vatandaşa ‘Terörsüz Türkiye Süreci’ni anlattıklarını ifade etti. 

Konuşmasının en önemli başlıklarını şöyle sıralamak mümkün; “Milliyetçi Hareket Partisi’nin olduğu yerde terörle müzakere değil mücadele olduğunu milletimiz gayet iyi bilmektedir” 

“Terörsüz Türkiye, küresel emperyalist komploların ve Siyonist emellerin tasfiyesini sağlayacak milli bir duruş olmakla birlikte, Cumhuriyet tarihimizin en stratejik hedefidir. Yaklaşık bir yıl gibi bir süre içerisinde bölücü terör örgütü kendini ön şartsız bir şekilde feshetmiştir”

“Terörsüz Türkiye, yalnızca ülkemizde değil bölgemizde de barış ve istikrar umutlarını arttırmıştır. Türkiye Cumhuriyeti hem içerde hem de dışarda terörün kökünü kazımaya kararlıdır. Elinde silah olanlara, terörü bir araç olarak kullananlara fırsat verilmeyecek, terörle mücadelemiz tavizsiz bir şekilde devam edecektir

Bizim çizgimiz nettir, teröre taviz yoktur, silahların gölgesinde siyaset yapma çabalarına müsamaha gösterilmeyecektir. Terörsüz Türkiye, bir taviz süreci, al-ver pazarlığı değildir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin olduğu yerde terörle müzakere değil mücadele olduğunu milletimiz gayet iyi bilmektedir”

“Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerleriyle Türk milletinin birliğini, dirliğini ve dayanışma azmini kıracak hiçbir dayatma veya teklifin geçerliliği yoktur. Anayasal Vatandaşlık ezberiyle Türklüğü etnik yapıya indirgeyerek anayasadan tasfiye emeli olmayacak duaya âmin demekten farksızdır” 

Konuşmanın ana hatları böyleydi. 

Haliyle sordum; ‘Sadece PKK silah bıraktı, madem bölgesel bir istikrardan bahsediyoruz, bölgedeki diğer terör unsurları ne olacak?’

‘Terörsüz Türkiye’ görüşmelerinin kırmızı çizgisini de ortaya koyan bir yanıt aldım Büyükataman’dan;

“Bu süreç ülkemiz için tehdit oluşturan PKK uzantısı tüm terör örgütlerini de kapsamaktadır. Silah bırakma çağrısı onlara da yapılmıştır. Ülkenin yeni bir çatışma sürecine girmesine asla müsaade etmeyiz. Türkiye güçlü bir ülkedir, böyle bir durumda gerekeni yapacaktır!”

Abdullah Öcalan’ın serbest kalması ihtimalini nasıl karşılayacaklarına yönelik soruya net bir yanıt alamadığımıza göre, bu ihtimalin ‘düşünülebilir’ler sınıfında görüldüğü kanaati oluştu bende. Görüşmeleri koparma ihtimali olan meselenin daha ziyade sınırlar dışına aktarılan Kürt silahlı güçlerinden gelecek bir terörist saldırı olacağı ortada. 

Sadece PKK’nın silah bıraktığını ve Türkiye’yi terk ettiğini düşünürsek, sürecin gidişatı için sıkı bir gözlem şart bundan sonrasında da…

PKK Silah bıraktı, ya diğerleri?
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir